|

İşletim Sistemi mi İşletim Kişiliği mi?
http://www.teknoturk.org 'dan yararlanılmıştır.
Annesinin hareketlerini takip etti çocuk. Her adımda annesinin ne yapacağını çok iyi biliyordu. İşte sandalyeyi çekip ayağa kalkacak, sağa dönecek mutfağa yönelecek, bu sırada da babası yüksek sesle günün haberlerini tekrar edecekti. Annesinin şimdiye kadar haberlere yorum yaptığını hiç hatırlamıyordu, baş sallamayı ve arada sırada çıkarılan tek heceli sesleri saymazsak... Hayatındaki her şeyin bir saat gibi işlediğini fark edeli çok uzun zaman olmamıştı. Evet annesi ile babası her gün aynı şeyleri yapmıyorlardı ama davranışları hep bir kümeden seçilmişti. Az sonra annesi ayağa kalkıp su alacaktı. O andaki tercihine göre sağdan veya soldan kalkmasına bağlı olarak suyu nasıl getireceğini söyleyebilirdi. Her zaman her şeyi bildiğini düşündüğü babası artık onun sorularına cevap veremiyordu. Babasının bütün söylediği sanki ona ezberletilmiş bir metnin tekrarıydı.
Belki oğlunun bitmek bilmez sorularından kurtulmak için, belki de onun bütün gün evde tek başına oturmasına üzüldüğünden, bir gün babası koltuğunun altında bir paketle geldi. Daha paketin boyutlarını görür görmez anladı çocuk, babası nihayet ona bir "Sanal Gerçeklik" kaskı almıştı. Hemen odasına koştu, paketi düşürmekten korkarak. Kaskı başına geçirdi. Karanlık, sadece karanlık vardı. Sonra ışığı gördü, ışıkları demek daha doğru olur. Önünde bir sürü kapı vardı, seçimini yaptı ve bir kapıdan içeri girdi.
Bu sahneler pekala bizi veya çocuklarımızı bekliyor olabilir. Çocuklarımızın daha yalnız bir yaşamı olacağını anlamak için Nostradamus'un dizelerini okumaya gerek yok. Evet belki onlar, uzaktan eğitim alabilecekler, bilgisayar ağları ile dünyanın öteki ucundan arkadaşlar bulacaklar ama bir insan dokunuşunun yerini alacak mı bu?
Sanal dünyalar oyun bahçelerinin yerini tutabilecek mi? Sanmıyorum. Ama benim bu yazıda anlatmak istediğim, bilgisayarların insan ilişkilerindeki etkilerinden öte, insanların bilgisayarlarla (veya programlarla) nasıl iletişim kuracakları üzerine.
Yukarıdaki hikaye sizi aldatmasın. Ekranın hangi tarafından baktığınızı bilmeniz, neyin sanal neyin gerçek olduğunu anlamanızı sağlamaz.
İşletim Sistemleri ve Yeni Arabirimler
Böcekleriyle ünlü UNIVAC yapıldığı zaman üzerinde bir işletim sistemi yoktu. Programlamak için kabloların yerlerini değiştirmek gerekiyordu. Günümüzde ise artık donanımdan bağımsız işletim sistemleri mevcut (Linux vs. ). Mikrokernelları (Mach vs.) sanal donanımlar kabul edersek elimizde gerçekte olmayan makinelerde çalışan işletim sistemleri bile var diyebiliriz. Benim kişisel görüşüm yakın bir gelecekte işletim sisteminin bir doyum noktasına ulaşacağı yönünde (tabii Windows'un çeşitli sürümlerini tekerleği yeniden keşfetme yolunda görebiliriz). Belki quantum bilgisayarlara geçildiği zaman işletim sistemi fikrinde biraz değişiklik görebiliriz (ki pek sanmıyorum çünkü bugün kullanılan pek çok fikir o zaman da canlı kalacak.).
AMA kullanıcı arabirimleri gelişmeye devam edecek. Mutlak çözüm elbette donanımın tamamen insan düşünce sistemine eklenmesi. Yani ara birim sadece düşünceleri mekaniğe, mekaniği düşüncelere çevirecek. Eğer beynimize ek hafıza eklenecekse, ara birim oraya depolanacak düşüncelere karar verecek veya kafadan integral almak istersek işlemci buna cevap verecek. Henüz bu nokta çok uzakta (henüz gelinen nokta düşünce ile evet veya hayır diyebilmek, karmaşık düşünceler şimdilik uzakta.). Dolayısıyla kullanıcı arabirimleri konusunda hem yazılım hem de donanım olarak büyük açık var. Örneğin dokunma hissi veren cihazlar şu anda çok pahalı ve pratik olmaktan uzak. Bilgisayara sesle komut vermek ise daha emekleme aşamasında. Genelde bilgisayarın anlayacağı kelimeler çok kısıtlı, dolayısıyla aynı komutları aynı şekilde tekrar etmek bir süre sonra sıkıntı vermeye başlıyor. Mesela bu yazıyı yazarken belli aralıklarla "Kaydet" demenin ne kadar sınır bozucu olduğunu düşünün, hele bir de etrafta büyük sessizlik varsa. "Kaydet" diyene kadar ctrl-s'ye basabilecek olmam da çabası. Oysa şunu bilgisayara söylesem anlayamaz "Her paragrafın başında söylediklerimi kaydeder misin lütfen?".
Yapay Zeka
ÇÜNKÜ şu andaki programlar cümleleri çözümleyebilseler de içeriği anlamaktan çok uzaklar. Kısaca sesli bir iletişimin gerçek anlamda olabilmesi için ara birimin bir yapay zekaya sahip olması lazım. Bence esas dönüm noktası bu yapay zekayı ortaya çıkarabilmekte.
Bu yapay zekaya ulaşmanının bir yolu her şeyi kurallarla ifade etmek. Ama kurallara bağlı bir sistem kısıtlı kalmaya mahkum çünkü bütün kuralları bilgisayara girmemiz imkansız (mı acaba?). Mesela elmayı tanımlamak için "Elma kırmızıdır." kuralini girelim. Kırmızı nedir peki, kırmızıyı da girmemiz lazım. "Kırmızı 650 nanometre dalgaboylu bir renktir". (650 ne, nanometre ne, dalgaboyu ne, renk ne?...)
Belki de çözüm insanın bütün algılama organlarına sahip, anatomik olarak benzer düşünme şekline sahip bir varlığı oluşturmak ve bu varlığı insanların yaşadığı ortamda yaşatmak. Böylece bu varlık bizim geçtiğimiz bütün aşamalardan geçecek, örneğin görme alıcısı ile elmayı görecek, elmanın kırmızı olduğunu farkedecektir. İlk akla gelen hemen insansı bir robot yapmak. İnsanın aynen benzeri bir robot yapmanın (bütün algılayıcıları ve biyolojik yapısı insan benzeri) ne kadar yanlış olduğunu MIT'nin "Cog" isimli robotunda görüyoruz. Bu robot bütün bu insan özelliklerine rağmen parmağını 1 cm bile kaldıramamıştı. Gene de böyle bir robotumuzun olduğunu varsayalım. Bu robot sadece hareket etmekle kalmayacak aynı zamanda görüntüyü algılayacak, sesi çözümleyecek, kendi başına karar verecek vs. vs. vs. Bu konuların her hangi birinde çalışmış arkadaşlar her bir konunun kendi başına ne kadar zor olduğunu çok iyi bilirler.
Çok değerli varlığımızın (henüz) bir robot olamayacağını gördük. Peki niye sanal bir insan olmasın. Kendi göz algılayıcıları olacak, kendi kulakları olacak, kendisi düşünebilecek. Bu gözün gördüklerinin ne olacağına sonuçta biz karar vereceğiz. Gördüğü cisimler bizim hayatta gördüğümüz cisimlerin basitleştirilmiş hali olabilir. Renklerin o kadar karmaşık olmasına gerek yok, 256 renk yeter de artar bile. Duyacağı sesler matematiksel olarak üretilebilir, böylece ses algılama ünitesi seslerin matematiksel formülünü çözümler. Herhangi birinin konuşmasını anlayan program yazmaktansa, bilgisayarın ürettiği konuşmaları anlayan program yazmak çok daha kolaydır. Hareket etmesini istediğimiz zaman çok karmaşık kontrol algoritmaları yazmaya gerek yok, çünkü önemli olan varlığımızın insana benzer hareket etmesi (eklem açılarının doğru olması) eklemlere uygulanan kuvvetin bizim için hiç bir önemi yok.
Ekranın Öteki yüzü veya Benim sanalım senin gerçeğin, senin sanalın da benim gerçeğimdir.
Sanal bir dünya yarattığımızı düşünelim, varlığımız esasında bu dünyada yaşayan bir program. Annesi ve babası var. Ortamdaki kendi dışındaki herkes, kendi başına basit hareket edebilen sanal insanlar, hepsi merkezi bir program tarafından kontrol ediliyorlar. Tek amaçları bizim programımızın eğitilmesini sağlamak, hiç birinin kendince düşünme potansiyeli yok ama pekala basit işleri yapabiliyorlar. (Haşin Krallık'a Hoşgeldiniz. ''The X Files''ın yaratıcılarından ''Harsh Realm'' dizisini izleyenler bu gibi bir senaryoyu kafalarında daha rahat canlandırabilirler.) Programımız büyüdüğü zaman artık onu gerçek dünyayla tanıştırmanın zamanı geliyor. Bunun için ona bir ara birim vermemiz yeter. Bu ara birim onun algılayıcılarına artık sanal görüntüleri vermek yerine gerçek dünyanın görüntülerini verebilir. Örneğin bu birim web'e bağlıysa programımız web'i dolaşarak kendi bilgisini artırır (ki bu süre zarfında o sanal bir dünyada dolaştığını düşünür.). Sonuçta bir insanın geçtiği evrelerden geçmiş, insan gibi düşünebilen ve anlayan (en azından basitleştirilmiş olarak) bir programımız olur.
Karakter Çiftlikleri
Bir kere bu programa ulaştığımızda onu kullanabileceğimiz alanları bir düşünün. En basiti az önce bahsettiğim işletim sistemi için arabirim. Elveda Windows, çünkü artık işletim sistemi değil, farklı kişiliklere sahip bu ara birimler satılır. Karakter çiftliklerinde üretilen bu arabirimlerden kimisi daha esprili, kimisi daha ciddi, kimisi daha iyi analiz edebilen kişilikler olacaktir.
Bu kişilikler sadece iletişim sistemi arabirimi olmak zorunda da değil. Etkileşimli oyunların yeni aktörlerine hoşgeldiniz diyebilirsiniz. Kötü adama mı ihtiyaç var, hemen özel olarak yetiştirilmiş kötü adamları koyalım. Hepsinin zaten kendi kişilikleri var. Güzel kadın rollerinin olumsuz aktörü ise Marilyn sürüm 8.6 olabilir. İnsanlar artık oyun alırlarken kendi sevdikleri karakterlerin yer aldığı oyunları tercih ederler. Bu karakterler yaşadıkları sanal dünyada diğer karakterlerle bağlar (sevgi/nefret) kuracakları için oyunlara daha bir gerçekçilik katarlar.
Son olarak bu sanal kişiliklerin web için de çok iyi bir arabirim olacağını söyleyebiliriz. Şu andaki bilgi çorbasında aradığımızı bulmak ne kadar da zor! Belki altavista'da otuz sayfaya bakmamız lazım bulana kadar, çünkü arama programı sizin ne demek istediğinizi anlayamıyor. Oysa kendi arama kişiliğinize açıklarsınız derdinizi o sizin için arar. Her bir sayfayı çözümleyeceği için aradığınıza çok rahat bir şekilde ulaşabilirsiniz, tıpkı sekreterinize bir telefon numarasını aratmış gibi. Kısaca karakter çiftliklerinde üretilmiş kişilikler, yapay zeka ile aramızdaki büyük boşluğu dolduracak köprü olacaklar gibi görünüyor.
|